Gelecek için Dirençli Tarım-Gıda Değer Zincirlerini Yeniden Oluşturmak
Koronavirüs salgını ve ardından gelen karantina süreci hepimizi çok büyük zorluklarla karşı karşıya getirdi. Politika yapıcılar da bu durumdan muaf değil. Salgının kontrol edilemez doğası onları da zor bir durumda bıraktı: ulusun sağlığı ve ekonomi arasında karar verme zorluğu. Karantinanın etkisi arz ve talebi, bizim ömrümüzde daha önce görmediğimiz kadar küresel ölçekte etkileyerek, ilk küresel buhrana sebep oldu. Etkiler kaçınılmaz olarak eşitsizlik ve yoksullukta artışa sebep olacaktır ve dünya 1998 yılından bu yana ilk kez yoksullukta artış kaydedebilir.
Bu kritik dönemde ülkeler tarafından gerçekleştirilecek eylemler, onların uzun vadedeki başarısını belirleyecektir. 57 üye ülkesinin ekonomik ve sosyal kalkınması için özel sektör ve kamu sektörü yatırımlarını harekete geçirmeye hazır bir iş modeline sahip olan İslam Kalkınma Bankası (İKB), üye ülkelerimizin farklı rekabetsel avantajlar sunduğu bir dizi temel endüstriyi belirlemiştir. Üye ülkelerin küresel değer zincirlerinin (GVCs) benzersiz konumunu güçlendirerek, üye ülkeler sadece kısa ve orta vadeli sorunlarını çözmekle kalmayacak, aynı zamanda uzun vadede küresel ekonomideki piyasa paylarını da arttırma potansiyeline sahip olacaklar.
Tarım, üye ülkelerimizin rekabet avantajına sahip olduğu temel endüstrilerden biridir. İKB üye ülkelerin, tahıl, bahçe bitkileri ve et üretimi ve işlemesinde küresel liderler olmak için inanılmaz büyük bir potansiyeli vardır. Tarım, sosyoekonomik kalkınma yoluyla ulusal dönüşüm ve büyümenin önemli bir itici gücü olarak kabul edilmektedir. Ancak, İKB üye ülkelerinin tarımının gerçek değerinden henüz büyük ölçüde yararlanılmamıştır çünkü İKB üyeleri üretime odaklanmışlardır. Bu; bölgede yeni gelişmeye başlayan birincil ve ikincil işlemeye ve İKB üye ülkelerin daha yüksek değer oluşumu için fırsatları kaçırmalarına sebep olmuştur.
Tarımsal işletmenin, üye ülkelerimizin önündeki sektör iç görülerini, zorluklarını, fırsatlarını ve potansiyelini irdelemek için Tarım ve Gıda Endüstrilerinin geleceği hakkında bir rapor hazırlıyoruz.
Bu raporda, tarım-gıda sektörünü önümüzdeki on yılda derinden etkileyecek eğilimleri ve zorlukları ele alacağız. Raporda, koronavirüs salgınının daha şeffaf ve çeşitlendirilmiş değer zincirlerinden, tüketici tercihlerine, beslenme alışkanlıklarına ve yeni tüketici gruplarının çıkışına kadar sonuçları ele alınacaktır. Aynı zamanda gelecek on yılda 800 milyonluk bir artış olacağı tahmin edilen küresel nüfusun gıda talebini arttırması üzerindeki yaklaşan mega eğilimler incelenecektir. Bunlara ek olarak raporda sürdürülebilir olmayan tarım, iklim değişikliği ve kaynakları tüketen tarımsal uygulamaların, tarımsal peyzajda sebep olduğu ve çıktıları sınırlandırarak gıda güvenliğini risk altına sokan önemli değişiklikler araştırılacaktır.
Güçlü kararlar, altta yatan sorunların anlaşılmasıyla çıkar. Mevcut durumda, İKB ülkeleri üretken tarımsal üreticilerdir ancak çoğu gıda işlemesinde yapısal zayıflıklar sergiler ve bu da onların tarım-gıda değer zincirlerinin en kazançlı kesimlerinden mahrum kalmalarına sebep olmaktadır. İKB ülkelerinin üretim sonuçlarına odaklanmaları, onların tarım-gıda ürünlerinin değerinin %60-70’ini kaybetmelerine sebep olmaktadır. Bunun bir sonucu olarak, endüstrideki daralan ekonomik fırsatlar birçok İKB ülkesinde köyden kente göçü düzenli olarak körüklemeye devam ederek, gelecekte tarımsal üretimi sekteye uğratacak tohumları atacaktır. Köyden kente göçün tersine çevrilmesi; mekanizasyonun, iş gücü eğitiminin ve güçlendirilmiş altyapılar yoluyla sektörde nitelikli işlerin yaratılması yoluyla yapılmalıdır.
Genetik mühendisliğinin, otomasyonun, dijitalleşmenin ve hassas tarımın kullanımı, mevcut tarım-gıda sanayisini birçok gelişmiş ekonomide, teknoloji odaklı bir iş haline getirmiştir. Ancak İKB ülkeleri hala ağır işçiliğe aşırı bağlıdır. Bu durum, gelişmiş ülkeleri daha rekabetçi kılmıştır. Yeniliklerin daha ucuz ve her boyutta çiftlikte uygulanabilir hale gelmesinin yanı sıra makul fiyatlı, düşük teknolojili yeniliklerin kullanılmasıyla, İKB üreticilerinin daha gelişmiş rakipleriyle arayı kapatma fırsatları vardır. Bu aranın kapatılmaması, gelişmiş ekonomilerle gelişmekte olan ve en az gelişmiş ülkeler arasındaki üretkenlik boşluğunu önemli ölçüde arttırabilir.
Salgın ve karantina dünyaya birçok sanayide olduğu gibi tarım-gıda sanayisinin de karmaşık değer zincirlerinde birbirine bağlı olduğunu göstermiştir. Hem üreten hem de tüketen ülkelerin gelecek beklentilerini tehdit edebilecek uzatmalı ve devam eden olumsuz etkileri önlemek için girdiden çıktıya değer zincirindeki risklerin ortadan kaldırılması için ülkelerin ve politika yapıcıların dirençli tarım-gıda değer zincirleri oluşturmak için faaliyete geçmeleri gerekmektedir. Dirençli değer zincirlerinin oluşturulmasının sağlanması için değer zincirlerinin farklı evrelerinin ve karmaşıklığının anlaşılması ve yenilikçi ve işbirlikçi bir yaklaşım gerekmektedir.
Bugün yaşadığımız değişken tarım sektöründe, İKB ülkeleri, 650 milyar Amerikan Doları değerindeki ortak gıda-tarım piyasasının gücünü kullanarak potansiyellerini ortaya çıkarmak amacıyla sanayi koalisyonları ve ortaklıklar oluşturabilirler. İKB ülkelerinin gelecekteki rekabetçi konumunu iyileştirmek için yenilik ve özel sektörün katılımı son derece önemlidir. Üye ülkelerimizdeki tarım-gıda sektörleri, makul risk paylaşımı ve sermayenin daha akıllıca tahsisi yoluyla özel sektör yatırımcılarını çekebilir ve araştırma fonu ve bölgesel yenilik merkezleri yoluyla yenilikçiliği teşvik ederek ve yerelleştirerek geliştirebilir.
İKB’nin yeni iş modeline geçişiyle; üye ülkelerin ekonomik ve sosyal kalkınması için özel sektör ve kamu yatırımlarını harekete geçirmek, üye ülkelerin tarım sektörlerinin rekabetçiliğini güçlendirmek, ulusal ölçekte değer zincirlerini derinleştirmek ve genişletmek, üye ülkeler arasında sinerjileri araştırmak, küresel pazarlara bağlantısallığı kolaylaştırmak, bilim, teknoloji ve yenilikçiliğe yatırım yapmak ve küresel ortaklıklar kurmak için belirgin hedefler belirledik.
Bu Gelecek Raporunda yer alan sektör iç görüleri ve gelecekteki zorlukların, fırsatların ve potansiyelin değerlendirmesi, üye ülkelerin direnç oluşturmak ve sanayii gelecek belirsizliklerden korumak amacıyla gelecek işbirlikleri ve stratejileri için değerli bir dayanak ve başlangıç noktası sağlamaktadır.